5 Ağustos 2014 Salı

Süngerci Kalimnos



30 Temmuz Kos- Kalimnos

Bu yazının şarkısı için tık tık

Gezimizin ikinci gününde Kos'ta uyanıp kahvaltımızı teknede yaptık. Maalesef alargada kaldığımız için rüzgar nedeniyle rahat, kesintisiz ve dinlendirici bir uyku uyuyamadık. Saat 10 civarı rotamızı yine On iki adalardan birine; Kalimnos'a ayarlayıp yola çıktık. Bu sefer sürekli yan yata yata daha sert- rüzgarın 25 knot hızı bulduğu oldu- bir yelken seyriyle Kalimnos'a vardık.

Kalimnos çorak iki dağın arasında yer alan merkezi; Pothia ile bizi karşıladı.


Kalimnos nam-ı değer Kilimli halkı maruz kaldığı pek çok istiladan sonra dayanıklılığı ile ün kazanmış. Süngerciliğiyle tanınan Kalimnos Yunanistan'ın son sünger filosunu barındırıyormuş. Hatta adada yer alan sünger fabrikasında süngerin tarihi de sergileniyor. Bir de bu ada dağcılar için cennetmiş. Farklı zorluklarda kulvarları ile ada yeni başlayanlardan profesyonellere kadar bir çok dağcıyı misafir ediyor. En iyi tırmanma noktası ise Massouri köyü civarında imiş. Biz de merkezde yürürken bu dağcılık festivali duyurusunu gördük.




Adayla ilgili kısa bir girişten sonra gelelim bize. Biz öğle yemeğimizi teknemizde yapıp, bir iki saat uyuduktan sonra karaya adımımızı atıyoruz. Sabah erken saatlerde giderseniz limanın karşısında bir tur firması otobüsle tüm adayı dolaştırıyor. Fakat biz daha havadar bir yöntem seçtik. Eğer ehliyetiniz varsa ve de kullanabiliyorsanız en güzeli motosiklet kiralamak.

Günlüğü 10 Euro'ya kiraladığımız motorumuzla önce küçük bir kasaba olan Khorio'ya ulaşıyoruz. Yolda bir çok kilise ve güzel ev gördük.  


Bu da yolun sol tarafında bize göz kırpan bir başka manzara, ama bizin ilk hedefimiz Pera Kastro'ya gitmek. Buraya, Myloi kasabasına, görüşmek üzere değip yola devam ediyoruz.



Pera Kastro hisarına bir evin bahçesinden geçen merdivenlerden çıkılıyor. Biraz yorucu bir tırmanış oldu benim için.




Pera Kastro'nun sarp kayalıklar üzerine kurulmuş 9 adet şapeli  var.






Orta Bizans döneminde yapılmış olan hisar ya da kale Osmanlı saldırısından sonra güçlendirilmiş. Alttaki fotoğrafı aldığım siteye göre hisarın arkeolojik kalıntıları, bizi bir an İ.Ö 4. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar geniş bir zaman dilimine götürüyormuş...



(Bu resim internetten alınmıştır;  site için tık tık )



Kaleden adanın manzarası nefes kesici



Bu da kalenin planı


Ben kale tırmanışından geri dönerken aşağıda beni bekleyen Öz bahçesinden geçtiğim evdeki ( kaleye giden yol birisinin bahçesinden geçiyor) insanlarla haşır neşir, bir bardak sularını da içmiş, ohhh :)
Yola devam ediyoruz Myloi kasabasına geçip, tahminimce şövalyeler kalesi olan yeri gezdik. Yine çok güzel bir manzara var yukarıda ve kesinlikle Pera Kastro gibi yorucu değil.







Kalenin iç taraflarında iki tane de mezar var…



Kaleyi gezerken tam karşısındaki binadan bir rahibe çıktı burası dini eğitim veren bir yer sanırım.

Burada da güzel havayı içimize çekip, manzaranın tadını çıkardıktan sonra motosikletimize atlayıp konum itibariyle neredeyse adanın tüm hakimi gibi görünen Agios Savvas kilisesine gidiyoruz. Yol keyifli özellikle adanın çorak olduğunu düşünürsek kiliseye giden yoldaki yeşillik biraz manidar oluyor :)




 1862- 1948 yılları arasında yaşamış bir din adamı olan Aziz Savvas’ın birçok mucize gerçekleştirdiğine inanılıyormuş. Bu güzel Ortodoks kilisesinin çok renkli ve ışıl ışıl duvar resimleri var. Resimlerde Azizin hayatı anlatılıyormuş.     



Kapıda bir uyarı tabelası var, aman diyor kutsal mekan kıyafetlere dikkat.  Hemen girişte de örtüler var. Ben içeri girer girmez üzerime bir örtü bağlıyorum ki hemen ardımızdan bir rahibe içeri giriyor. Mumları falan yakıyor onunla temas kurmaya çalışıyorum ama birbirimizi anlamıyoruz.  Bu arada içeride fotoğraf çekmek yasak olduğu için o zengin ve güzel duvar resimlerini yansıtamıyorum size.



Kilise adanın en güzel tepesinde konuşlanmış ve işte manzarası



Kilisenin hemen altında yine merkezden görülen tüm haşmetiyle geceleri ışıklandırılan kocaman bir haç yer alıyor. Yunanların dindarlığı ve Ortodoksluğu meşhur;  Yunan adaları görsel gezi rehberinin yazdığına göre “Ortodoks musun?” soru ile “Yunan mısın?” sorusu neredeyse eş anlamlıymış. Ortodoks kilisesi 1980'li yıllarda PASOK hükümetinin yaptığı reformlara rağmen hala gücünü koruyormuş.

Bu kısa bilgilenmeden sonra yola devam ediyoruz biraz da doğa görelim diyor ve kitaplarda yazanların, gidip görenlerin öve öve bitiremediği, çorak adanın adeta vahası olan Vathi vadisine gidiyoruz...  Vathi'ye inerken manzara büyüleyici…



Vadinin en ucunda hemen deniz kenarındaki Rina köyü adını Azize İrene’den ve burada kalıntıları olan bazilikadan alıyormuş. Rina köyü gerçekten şirin bir yer, denizi güzel. Burada da teknenizi bağlayabilirsiniz fakat bir noktadan sonra biraz fazla sakin kaçabilir. 



Bunlarda bizim Karadeniz takalarına benzeyen Rum balıkçı takası :)



Vathi’de de yürürken bu rahibe ve yaşlı teyze ile karşılaşıyoruz. Araba yüklemelerine yardım ediyorum fotoğraflarını da çekiyorum ama ışık ve makine bu kadar elveriyor o an için.

Akşam yemeğimizi burada bulunan Medusa By The Sea restoranında yemeye karar verdik. Fazla çeşidi olan bir menüsü yok ama yemekler çok lezzetli.  Menüsünün bir kısmı işte budur ;



Benim favorim saganaki peynirli karides…

Yemek siparişini verdikten sonra sırada sohbet var. Restoranda bizimle ilgilenen hanımefendiyle (sahibi de olabilir) sohbet ediyoruz. Türkçe konuştuğumuzu anlıyor ve bir iki kelime Türkçe konuşuyor bizimle. "Nereden bu bilgi?" diyoruz, "dizilerden" diyor. Kışın "Ezel" dizisini izlemiş, beğenmiş. Başka bir tane daha varmış ama onun ismini hatırlayamadı, konusunu anlattı ama ben anlamadım dizi kültürüm çok iyi olmadığından. 
Ezel deyince aklıma hemen Tuncel Kurtiz geliyor. Onu yad ediyorum, "öldü biliyor musun?" diyorum. "A evet biliyorum duydum" diyor. Onun güzel filmleri var diyorum, o da benden öneri bekliyor. Ben de ondan istiyorum Yunan sinemasıyla ilgili öneriler… Sohbet böyle devam ediyor…
Yine kendimi bir hoş hissediyorum komşumu, ortak kültürel kökenimiz olan bu insanları tanımaya çalışmak içimi burkuyor… Keşke daha çok tanısak birbirimizi…

Akşamın ilerleyen saatlerinde merkeze dönüyoruz. Bizim için Türk kahvesi, onlar içinse yunan kahvesi olan acı kahveden içiyor, 40 yıl hafızamdan silinmemesini dilediğim bir günü daha komşudan güzel anılarla, Kalimnos’ta tamamlıyoruz. 

Görüşmek üzere...

UYARILAR

*Yine telefon operatörünüz adanın belirli noktalarında çekebilir. Yapmanız gereken Kos yazısının uyarılar kısmında
*Türk sayısı Kos'a göre az, tabi bence bu iyi bir şey, kendinizi yurt dışına çıkmış hissediyorsunuz :)


4 yorum:

  1. Ah o gemide bende olsaydım açık denizlere yolalsaydım... :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. siz daha güzelini yaparsınız inşallah adoşla :)

      Sil
  2. Ne güzel yaa turunuz sona erdiğinde bir sürü anın olcak :)

    YanıtlaSil