Yunan adalarına "yassu" (merhaba) demek için ilk istikametimiz Kos. Öncelikle yola çıkmadan Kos'la ilgili biraz bilgi vermek gerekirse; İ.Ö. 4. yüzyılda büyük bir güç haline gelen Kos İ.Ö. 130 yılındaki Roma işgalinden sonra zayıflamış. St Jean şövalyeleri, Osmanlı, İtalyan ve Alman egemenliğinden sonra ada 1948 yılında Yunanistan'a katılmış.(Kaynakça; Dost yayınevi Yunan adaları görsel gezi rehberi) Bu arada Kos'un marulu meşhurmuş ama ben hiç marul göremedim.(gerçi sadece 1 tek dükkana girdik )
Öğleden sonra Bodrum Akvaryum koyundan yola çıktık. Yolda Yunan bayrağımızı çekiyoruz büyük bir heyecanla çünkü bu bizim teknemizle ilk yurt dışı deneyimimiz. Ve hemen ardından Yunan suları bize bir tane palamut veriyor. Tabi bizde bir sevinç bu iyiye dalalet inşallah diyoruz. Bir, bir buçuk saatlik çok sakin ve güzel bir yelken seyrinin ardından Kos'a varıyoruz.
Karaya adımımızı atar atmaz bakın bizi karşılayan ilana, kendimizi hiç yabancı hissetmiyoruz :)
Kos büyük ve güzel bir ada; gezilecek görecek çok şey var. Siz siz olun bizim gibi geç kalmayıp tüm adayı dolaşabileceğiniz mini tren turuna yetişin, ilerleyen saat nedeniyle tur bitmişti biz akıl edene kadar:)
Biz de bu durumda ilk olarak hiç vakit kaybetmeden hemen merkezdeki antik agorayı gezdik.
Antik Agora 1933 yılında meydana gelen bir depremle açığa çıkmış. Bizans'tan Antik Yunan'a kadar farklı dönemlerden yapılar mevcut.
Adada tam meydanda iki tane cami var. Biri Hacı Hasan cami diğeri ise Defterdar cami. Defterdar cami namaz saatlerinde açık.
Yine meydanda modern
tıbbın atası Hippokrates’in çınarı var. Söylenceye göre çınar 2400 yıl önce
bilgin tarafından dikilmiş fakat araştırmalara göre çınar henüz 560’lı
yaşlarında…
Bu biraz can sıkıcı olsa da en azından Hıppokrates’in İ. Ö.
460 yılında Kos’ta doğduğu bir gerçek. E söz konusu Yunanistan olunca tanrılar,
yarı tanrılar, ölümlüler ve titanlar devreye giriyor, Hippokrates de
modern tıbbın atası olduğuna göre ona da bir tanrısallık gerekir ve sonuç
olarak bilginin şifa veren yarı tanrılar soyundan geldiğine inanılırmış.
Bu çeşme de Hipokrat çınarının yanında, caminin kullanımı için Osmanlı valisi Hacı Hasan tarafından yaptırılmış.
Çınarın etrafında Hippokrates’in yazdığı Hipokrat yemini farklı
dillerde satılmakta…
Kos’ta ayrıca Hippokrates’in ölümünden sonra yapılan, dinlenme ve iyileşme yeri olarak antik Yunan’ın şifa tanrısı
Asklepios’a adanmış Asklepieion ören yeri de gezilmesi gereken yerlerin başında
geliyor.
(resim internetten alınmıştır)
Yine hemen merkezde Rodos şövalyelerinin Osmanlıya karşı önemli bir savunma unsuru olan bir kale mevcut. Biz içeri girmedik ama çok güzel bir köprüden yürüyerek giriyorsunuz. Giriş 3 Euro.
Köprünün üzerinden Kos
Bir de Zia köyü var ki güneş batımı manzarasıyla meşhur.
Romantik anlar için bire birmiş. Zia köyü ayrıca geleneksel bir Yunan köyü örneğiymiş.
Biz göremedik ama sizin vakit sıkıntınız yoksa bence görün derim.
Biz günü teknemizde batırdık...
Velhasıl Kos’ta
gezilecek görülecek çok yer var, hem doğa severler hem tarihçiler için. Peki ya
gurmeler? Evet geldik gezinin en güzel yerine “yemek” :)
Okuduğum diğer bloglardan aldığım tavsiyeler sonucu
işletmecisinin bir Türk hanımefendi olduğunu öğrendiğimiz Caravelle tavernaya
gittik. Bu arada bayram tatili olduğu için sanırım yer yoktu. İçeride kalan son
masayı sahnenin kenarına sıkıştırılması suretiyle yer bulabildik ama bizim
kadar şanslı olmayanlar geri dönmek zorunda kaldı.
Yüksek sezon olduğu için tahmin ediyorum canlı müzik de
vardı. Türkçe ve Yunanca karışık ezgiler eşliğinde çok güzel bir taverna
deneyimi yaşadık. Sirtakiler oynandı, ateşler yakıldı, birlikte göbekler
atılıp, halaylar çekildi. O kadar güzel bir ortam vardı ki, Yunanistan komşu
ülkede aynı ezgilerde buluşup ortak duygularla gülümsedi herkes birbirine...
Ben bir ara o kadar salak salak gülümsüyormuşum ki mutluluktan Öz dalga geçti :) Benim böyle romantik
hallerim vardır aynı şey hatta biraz daha fazlası Ermenistan'da da olmuştu…
Neyse dönelim geceye müşterilerin neredeyse çoğu Türktü (
zaten adaları gezerken fark edeceksiniz çok fazla Türk var) birkaç masa da
Hollandalı olduğu tahmin ettiğim bir iki grup vardı. Zavallılar o kadar yalnız
kaldılar ki Türkler ve Yunanlar birbirlerini bulunca sahnede yer kalmadı
kimseye :)
Söylemeye gerek yok sanırım Yunan
adalarına gelince deniz ürünleri yenir. Biz de deniz ürünlerinden birkaç meze
söyledik hepsi çok hoştu, yanında buralara özgür kızarmış saganaki peyniri,
yunan salatası ve de sarımsaklı ekmek. Yunan yemek kültüründe ekmek bizim gibi
çok önemli yer tutuyor…
Kısacası Kos’ta
Caravelle’yi tek geçiyorum. ( başka bir yer görmedim ama gerçekten çok
eğlenceli samimi sıcak bir mekan ve yemekler oldukça lezzetli)
Bu da Caravelle'nin her daim gülen ustasının fotoğrafı :)
Size komşudan sıcacık bir gülümsemeyle ve selamla veda
ediyorum. Kalimnos’ta görüşmek üzere
UYARILAR
* Kredi kartı çoğu yerde geçmiyor
*Büyük ihtimalle telefon operatörünüz burada çekecek.
Telefonunuzun şebeke ayarlarından sadece operatörünüzü seçmelisiniz. Biz bir
güzel kulandık cep telefonlarımızı umarım fatura döneminde bize bir sürpriz
yapmazlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder